Feodalizm Ne Demek? Feodalizm ve Feodalite Nedir Kısaca?

Karşımıza çıkan her kelimenin anlamını bilemeyebiliyoruz. Bunlardan biri de feodalizm ve feodal yapı, sistem ve feodalite kelimeleri oluyor, peki ne demek, nedir kısaca yazımızda tarih bilgileriyle anlatalım.

Feodalizm ne demek?

Feodalizm, 10-13. yüzyıl Avrupa ortaçağ toplumlarında, yerel idari kontrol ve toprağın birimlere (tımarlar) dağılımına dayalı bir sosyal hiyerarşinin kurulduğu sistemdi. Bir toprak sahibi (lord), topraklarını kullanan insanlardan bir tür ödeme karşılığında askeri ve yasal koruma vaadiyle yaşamalarına izin vermesiydi.

Feodalizm ya da derebeylik, başta Ortaçağ Avrupası olmak üzere tarihin birçok evresinde rastlanan toplumsal, siyasal ve ekonomik bir örgütleniş biçimidir.

Feodalizm ne demek? Nasıl ortaya çıkmıştır?

Feodalizm ne demek konusunun detayını ortaya çıkış sebebi ile anlatmak gerekir.

Feodalizmin ortaya çıkmasındaki en önemli sebep, Roma İmparatorluğu’nun ekonomik bunalımda olması ve toprak sahiplerinin maddi gücünü korumaya çalışmasıdır. Bu sorun sebebiyle feodal yapı veya sistem olarak bilinen feodalite ortaya çıkmıştır.

Roma İmparatorluğu zamanında, kalburüstü dediğimiz zengin zümre, savaşların sona ermesinden dolayı, zenginliklerinin erimeye başladığını farkederler. Bunun sebeplerinin en başında ise eskisi gibi savaşların olmamasından dolayı, savaş sonrasında gasp edilen ganimetlerin bir anda bitmiş olmasıdır. Yani fakir insanları savaştırarak kazandıkları ganimetler artık savaşların bitmesiyle Roma zenginlerinin sıkıntıya girmesine yol açmıştır.

Bu mali ve ekonomik sorunlardan kurtulmak için her zaman olduğu gibi zaten fakir olan halka uygulanan vergi oranları artırılmış, fakir iyice fakirleşmiştir. Bu sebeple insanlar daha fazla para kazanmak için köyden kente göç etmeyi tercih etmek zorunda kalmışlardır. Bu da elbette daha büyük ekonomik sorunlara yol açmıştır. Şöyle ki, köyde üretilen ürünler azalmış, böylelikle şehirde yaşayanların gıda ve eşya ihtiyaçları karşılanamaz hale gelmiştir. Bununla birlikte, köyde elinden iş gelen fakirler, şehirlerde de aynı işleri yapıp, iyi para kazanırken, hali hazırda kentte bulunan tüccarlar ise aracılık yapamadıkları için bir bir iflas etmişlerdir.

Feodal yapı ne demek?

Üretim sekteye uğramış, aynı zamanda gıda stoğu da azalmaya başlamıştır. Bunun tek çözümü ise kente göç eden üreticilerin yeniden köylerine dönmeleri için teşvik etmek olmuştur. Toprak sahibi Roma zenginleri, kölelerin bir kısmını serbest bırakarak, belirli bir toprak kirası karşılığında geçimlik toprakları işleme hakkı tanıdılar.

Serbest bırakılmaktan kastımız, tamamen özgürlük değil, aksine köleliğin farklı bir uygulamasıdır. Bu noktada feodal yapı ortaya çıkmaya başlamıştır. Kölelerini azat eden zenginlerin tek ve en büyük şartları, topraklarından ayrılmamaları, üretim yapmaları ve vergilerini ödemeleridir. Feodal yapı ya da ekonomi buna denilmektedir.

Görüldüğü gibi ekonomik koşulları daha Roma İmparatorluğu’nun son zamanlarında başlamış olan feodal yapı, Roma İmparatorluğu’nun Cermen istilaları ile yıkılmasının ardından ortaya çıktı. Roma mirası üzerine kurulan Cermen krallıklar, Roma gibi merkeziyetçi devletler haline gelemediler. Daha önce Roma’dan yönetilen topraklarda, her biri kendine yeter ekonomiye sahip sayısız feodal beylik kuruldu.

Feodalite nedir?

Feodal yapı ne demek sanırım anlaşılmıştır. Biraz daha detay vermek de güzel olur. Anlaşılacağı gibi feodal yapı ekonomik buhran sonucunda ortaya çıkmış olan bir ekonomik sistemdir ve Roma İmparatorluğu’nun çökmesi sonucunda ortaya çıkmıştır. Bu sistemin tam olarak anlam kazanması ise 9. ve 10. yüzyıllara kadar sürmüştür. Tam bu zamanlarda da önemli iki buluş icat edilmiştir. Bunlar ağır saban ve üzengi dir.

Sabanın icat edilmesi tarımda üretim hacmini ciddi oranlarda artırmış ve gıda problemini ortadan kaldırmıştır. Gıda stoğunun artması ile beslenmesi gereken askeri sınıf sayısında artış gerçekleşmiştir. Sonrasında Şövalyeler olarak adlandırılacak bu sınıf, göçmen istilasını ya da saldırıları bertaraf ederek, toprakların güvende kalmasını sağlayacaktır.

Üzengi ise toprakların korunması için askeri açıdan güç elde edilmesini sağlamıştır. Bildiğiniz gibi üzengi, eyerin iki yanına asılı ayağa destek sağlayan binicilik malzemesidir. Üzengi sayesinde binici, atı çok daha kolayca idare edebilir, daha hızlı sürebilir. Zırhlı şövalyelerin at üzerinde rahat hareket edebilmelerini sağlayan bu icat, savaşta üstünlük kurulmasını sağlamış ve Avrupa’nın savunmasında önemli yere sahip olmuştur.

Fedodal yapının ne demek olduğu kadar sistemin nasıl korunduğu da önemlidir.Göçebe istilalarını durdurmak isteyen toprak sahiplerinin, şövalyeleri beslemeleri için hem gıdaya hem de paraya ihtiyaçları vardı. İşte bu iki icat sayesinde hem gıda stoğu hem de savaş üstünlüğü kazanılarak Avrupa’da güvenlik sağlanmıştır.

Feodal sistem nedir?

Peki feodal sistem ilk ne zaman ortaya çıkmıştır? Feodal kurumların tipik haliyle ortaya çıkması ilk olarak Frank Karolenj İmparatorluğu’nun bünyesinde gerçekleşti. Bu nedenle Fransa feodalizmin anavatanı sayılabilir.

Britanya Adasını istila eden Normanlar (1076), feodalizmi İngiltere’ye taşıdılar. Anglosakson istilalarının ardından İngiltere’de feodal yapıyı andıran kurumlar oluşmaya başlasa da ancak Normanlar’ın İngiltere’yi ele geçirip toprakları feodal düzene uygun biçimde dağıtmasından sonra tipik haliyle feodalizm oluşmuştur. Diğer bölgelerin aksine İngiltere’de feodalizmin yukarıdan aşağıya doğru kurulması, İngiltere’de merkezî otoritenin nispeten daha güçlü olmasına yol açmıştır.

Feodalizm Roma ve Cermen uygarlıklarının bir sentezi olarak ortaya çıktığından, Roma uygarlığının bir parçası olmayan Almanya’da geç oluştu. Feodal kurumların Almanya’ya yerleşmesi Frank Karolenj İmparatorluğu’nun parçalanmasından sonra 12. yüzyılda gerçekleşti.

İspanya’daki Roma düzeninin bozulmasıyla Müslüman Arapların burayı ele geçirmesi arasında sadece iki asırlık bir süre olduğundan, İspanya feodal kurumlarını oluşturamadan Arap egemenliğine girdi. Bu nedenle İspanya’daki siyasi kurumlar, Avrupa’nın geri kalanından çok farklı biçimde gelişti. Frank Karolenj İmparatorluğu’na bağlı kalan kuzeydeki Katalonya bölgesi haricinde İspanya’nın büyük bölümünde feodalite oluşmadı.

Avrupa’nın farklı yol izleyen diğer bir bölgesi de İtalya oldu. Kuzey İtalya’da Roma mirasının çok güçlü olması, kent hayatının tamamıyla ortadan kalkarak kırsal kültürün hâkim olmasını önledi. İtalya’nın kuzeyinde kentlerin kıra hâkim olduğu bir düzen oluştu. İtalya’nın güneyi ise feodal çağ boyunca Bizans egemenliğinde kaldığından feodal kurumlar oluşmadı. Ancak bölgenin Lombard istilası ile Bizans’ın elinden çıkmasının ardından Fransa’dakinin benzeri bir feodalite kuruldu.

Feodalite ne demek?

Feodal düzenin siyasi yapısı bir piramit gibidir. En üstte kral (veya imparator), altında ise kendisine bağlı soylular bulunur. Bu soyluların altında daha başka soylular olur. Bu hiyerarşik düzenin en alt ve en geniş tabakasını serfler oluşturur.

Piramidin en tepesinde otursa da kralın mutlak egemenliği yoktur. Feodal düzende kralın yetkisi çok sınırlıdır. Bu sınırlamanın başlıca nedeni, idarenin tek merkezden (kralın sarayından) yapılmamasıdır. Temel üretim aracı olan toprak, birçok feodal bey arasında paylaştırılmıştır. Ekonomik gücü ellerinde bulunduran ve kralın rakiplerine karşı tek dayanağı olan feodal beyler, kendi iradelerini krala, gerekirse zor kullanarak kabul ettirecek güce sahiptir. Bunun en tipik örneği, 1215’te İngiliz feodalitesinin kral Yurtsuz John’a kabul ettirdiği Magna Carta’dır.

Feodal sistemde sadece üretim araçları değil, askerî güç de feodal beyler arasında paylaşılmıştır. Donanımlı askerlerden oluşan merkezî bir ordunun kurulması kral açısından pahalı olduğundan, bu ihtiyacı feodal beyler karşılamıştır. Bu sebeple kralın savaşta başarılı olması, feodalitenin desteğine bağlıdır.

Savaş teknolojisindeki gelişmelere rağmen feodal çağda kaleleri güç kullanarak ele geçirmek hâlâ imkânsıza yakındır. Şövalyelerle birlikte şatosunun surlarının arkasına saklanan bir feodal bey, kralın gücünden bile korunmuş oluyordu. Bu durum, feodal beylerin bağımsız, hatta krala karşı hareket etmelerini kolaylaştırdığı gibi kralların mutlak egemenlik kurmasını da engellemiştir.

Özet olarak, feodalizmin siyasal yapısının en temel özellikleri bölünmüşlük ve yerelliktir.

Feodalizm nedir?

Feodal ekonomik yapı basittir. Soylunun toprağında üretim yapıp, gereken çok az miktarı kendine ayırdıktan sonra geriye kalanı soyluya veren köylüler, ana üretici güçtür. Ticaret gelişmediği için uzmanlaşmış bir ekonomi ve gelişmiş iş bölümü yoktur. Üretim toprakta yapıldığından zenginliğin ölçüsü topraktır, taşınabilir servet olgusu gelişmemiştir.

Roma düzeninin sağladığı ortamda gelişen ticaret, Cermen istilaları ile durma noktasına geldikten sonra her feodal beylik kendine yeter bir ekonomi kurmuştur. Böylece, feodal beylikler dışa kapalı topluluklar haline gelmiş, etkileşim en aza inerek gelişmenin önü kesilmiştir. Artı ürünün ticaretle satışı olmadığından, pazar ekonomisi ve dolayısıyla rekabet ortamı oluşmamıştır.

Ancak feodal çağın sonlarında dirilmeye başlayan ticaret ile birlikte feodal ekonomi değişmeye başlayacaktır. Feodalizmin temeli olan kapalı ve yerel ekonomik düzenin değişmesi bütün feodal yapıyı sarsacak ve bu yapı yavaş yavaş yok olacaktır.

Derebeylik nedir? Derebey kimdir?

Soylular sınıfı, üretim yapan serflerin çalıştığı toprağın sahibi olan ve serfler üzerinde askerî/yönetici sınıf olarak oturan sınıftır. Ortalama olarak soylu sınıf, feodal düzende yaşayan nüfusun onda birini oluştururdu. Üretim yapmaz, serflerin yaptığı üretimden pay alarak geçinirlerdi. Değişik coğrafyalarda değişik isimler alan soylu sınıfa, senyörler sınıfı da denirdi.

Soylu sınıftan olanlar barış zamanında malikâneleri, yani feodal beyliği yönetir; savaş zamanında ise şövalye olarak donanıp kendilerine bağlı diğer şövalyelerle birlikte kralın veya başka bir soylunun ordusuna katılırdı.

Soylular, kendi içlerinde hiyerarşik bir yapı oluştururdu. Daha zayıf olanlar büyük toprak sahibi soyluların hizmetine veya korumasına girer, bu korumanın karşılığında, koruyan soylunun yaptığı savaşlara şövalye olarak katılırlardı.

Ayrıca sınıflamada kont, baron gibi unvanlar da vardı. Bunların hiyerarşik sıralaması şöyle idi:

  1. Dük (Eşi Düşes)
  2. Marki (Eşi Markiz)
  3. Kont (Eşi Kontes)
  4. Vikont (Eşi Vikontes)
  5. Baron (Eşi Barones)
  6. Şövalyeler

ÖZET

Değişen ekonomik koşullar sonucunda para, yani taşınabilir servet olgusu tekrar önem kazandı. Serflerden vergi değil ürettikleri ürünü alan feodal beyler bu değişim karşısında zor duruma düştüler. Ticaret yoluyla mal sağlayabilmeleri için paraya ihtiyaçları vardı ve bu parayı yıllık vergi karşılığında serflere özgürlüklerini verme yoluna giderek temin etmeye çalıştılar.

Bu sebepten dolayı 15. ve 16. yüzyıllara gelindiğinde Avrupa’nın büyük kısmında hukuksal olarak olmasa da fiilî olarak serf lik kalktı. Hukuksal olarak kaldırılması ise ancak Napolyon Savaşları sırasında gerçekleşmiştir.


Takiye.com’u twitter ve google haberler üzerinden abone olarak takip edebilirsiniz.

SORU-CEVAP kategorimizdeki diğer yazılar için ise buraya tıklayabilirsiniz.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz


ÇOK OKUNANLAR

İLGİLİ DİĞER YAZILAR